Bugünlere “Veri Çağı” adını veren çok kişiye rastladım.
Çağa verilecek adı bir kenara bıraksak dahi bugün üretilen ve erişime açık olan verinin boyutu insanı ürpertecek boyutlara vardı ve gittikçe de büyüyor.
Bırakın interneti, kendi ürettiğiniz veri boyutuna baksak bile bunu görebiliyoruz.
Bu veriyi saklamak ve istenildiğinde erişebilmek de başka bir dert.
Üstelik, biz dış ticaret erbabının yerinde oturmayıp sürekli seyahat etme özelliğimizi düşününce ürperti biraz daha artıyor.
Gerekli olan veriyi yanımızda taşıyabilecek miyiz?
Taşırsak dizüstü bilgisayar, tablet, taşınabilir bellek vb. hangi gereçlere ihtiyaç olacak?
Hadi o gereci bulduk diyelim, sokaklarda dolaşırken verilerimizin güvenliği ne olacak?
Buluta mı taşınsak desek…
Diyelim ki birinden birine karar verdik amma verilerimiz kazaya uğrarsa ne yapacağız?
Hele bir de fidye yazılımları gibi insanı belkemiğine kadar ürperten konular var ki…
Birisini tanıdım ve beni şaşırttı amma haklıydı.
Tüm işlemlerini, taşınabilir bir harici disk üzerinden yapıyordu. Akşam çıkarken yanına alıp, internet üzerinden başka mekânda bir yere kopyalıyordu. Küçük olmanın avantajı vardı elbet.
O zaman şunu düşünelim…
Verilerimizin erişilebilir olduğu kadar güvenli tutulması gerek şart.
Bulut ortamına geçmek ve dijital ortamımızı orada yaratmak iyi de veriler büyüdükçe gözlerimiz de büyüyor.
İlk aldığım taşınabilir bellek 16 Mb idi bugün Mega, Giga, Tera, Peta Exa, Zetta ve Yotta baytlara erişmişiz buna bellek mi dayanır?
Sözün özü şu…
Çok ve hızlı veri üretiyoruz.
Güvenlik bir yanda, öte yanda nasıl saklayacağımız çok önemli.
Yedekleme yapılmayan bilgi, kapı önünde unutulan çantamıza benzer.
Hırsızlık, yangın, deprem, elektronik cihazların hasar görmesi sonucu ne olabilir?
Düşünün, harici güvenli ortamda hatta farklı iki yerde yedekleyin.